Samsun Bayan Escort ilanlraı

Bakımlı Samsun Escort Bayanları. Kaliteli servis.

Samsun’nden Çıtır Escort Melek

samsun Ince
Escort terme escort Melek
&# 8216;in tanıtım sayfasındasınız.
Selam
ben Samsun’nden escort Melek 20 yaşım var
167 boyundayım.
Siz seçkin
beyefendilere
bakım
nedeniyle
buradayım.fotoğraflarımdanda görebileceginiz kadar
son kalite
kızgın
ve havalı
bir bayanım.
Ters birliktelik
ve kondomsuz birliktelik yaşamıyorum.kondomsuz oral yapıyorum.
Fotoğrafların tamamı bana aittir, bu zeminde
herhangi
şüpheniz olmasın.
Alımlı, cazibeli
ve kendinden sakıncasız
bir bayanım.
Temizlik ve kişisel bakımına
ehemiyyet
ediyorum
ve sigara kesin
kullanmıyorum.
Stresli ve yorucu bir günün arkasından
özünü
benim ile
ödüllendirmek seven
kaliteli
beyefendilerin
ulaşımanızı
bekliyorum.telefon numarası :Daha çox

Kendi Evinde Görüşen Aysu

merhaba efendiler
adım
eskort samsun Aysu .

30 yaş
1.70 boyunda 65 çekide
morarmış
saçlara ve sıcak
hatala malik
biriyimdir.
özel randevularımı
Avcılar’da yerleşen
şahsi
dairemde
siz erkekleri
konuk yaparak
gerçekleştirmekteyim.
Benimleyken en hususi
ve hassas tadları
yaşayabileceksiniz.
Hakiki
bir güzelle mühteşem
zamanları
keyif sürmek
isteyirsiniz
numaralarınızı
bekliyorum.
özel ayrıntılar
ve görüş
nedeniyle
bana numara
telefondan
ulaşabilirsiniz.telefon numaram: Daha çox

Samsun Seksi Escort Lena

merhabalar efendiler
ben samsun Seksapel
samsun escort bayan Escort Lena
.son sınıf
güvenilir, verdiği escort kadın
hizmetini bilinmezlik
içerisinde yürüten ve sizi
en keyfiyetli
escortluk hizmetini sunmak
nedeniyle
elinden geleni gören
bir hanımefendiyim
25 yaşım var
ihtiraslı
ateşli
bir bayanım.seksi vücudumun tadına sizlerde
bakmak isteyeceksiniz. Ters birliktelik
cimcif yok prezervatif
şart.kendi dairemde
görüşüyorum. siz seçkin
ve kıymetli
erkeklere
yar`
tadında vakit
geçiriyoruz.seksi bir kadın
arkadaş ulaşan
erkekler
rica ederim
bizleri
arasın.iletişim no: Daha çox

Gerçek Resimli Elit Escort Bayan Selin – Samsun

merhabalar , Samsun Escort eskort samsun karı
Selin;
1 .70 boyunda 57 kilodayım. Sarı reng
Saçlı, mısır
Tenli, Cıvıl Cıvıl, Sevimli, Elit
escort bayanım. Fotoğraflar
bire bir bana ilgilidir
ve amatör çekimdir.samsunnde senelerdir yerleşik gibi
da yaşayan aslen Trakyalı, eğitim hayatını bitirip kariyerinde istediği yere gelmiş, büsbütün
haz
ve keyif
yapmak
nedeniyle
bu ishi
gören
bir bayanım.samsunnde şahsi
dairemde
görüş
sağlıyorum. Gecelik özel randevularımı
4-5 star
otellerde gerçekleştiriyorum. (samsun, Büyükçekmece, Avcılar ve Eksiksiz
Samsun Genelinde) Hiçbir zaman
seçici ve titizimdir. 
anal Yapmiyorum, Prezervatif
şart. Ne dek
hayli
bedel
ödeyeceğiniz veya
eşinizden savayı
kimseyle olmuyor olmanız bizleri
hiçbir zaman
alakadar etmiyor. Ters birliktelik
ve kondomsuz bağ
mutlaka
kabul etmiyorum.kendinizi seçme
ve tanınmış
bir xanimla
ödüllendirmek istiyorsunuz
hemencecik
benim ile
bağlantıya
geçin derim.not: Herhangi
şahsa Veya
Ajansa Bağli Calişmiyorum. Arkadaşim Da Yok. rica ederim
Sormayiniz…sevgilerimle…telefon Telefonum
:
 0534 088 17 94Daha çox

Bayan Elit Partner Melissa

merhaba Efendiler
adım
escort samsun Melissa .
kısaca kendimle interesan
enformasyon
sunmak
isterim siz beylere.
26 yaşım var
1.72 boy, 55 kiloda, yuvarlak ve seksapel
fiziksel beden
kıvrımları olan çekici
bir bayanım.
Görüşmelerim nedeniyle
Samsun’de yerleşik
dairemde
siz beyefendileri
misafirim etmekteyim veya
belirlediğiniz 4*5 star
oteller de beylerin
misafiri olmaktayım.
Ters birliktelik
ve kondomsuz birlikteliklerde bulunmuyorum.
Büyük
gizli hayal
bilgim ile beklentilerinizi karşılayabileceğimden güvenli
olabilirsiniz.
Oralda epeyce
iddialı olduğumu da belirmek isterim.
Spesiyal
ve zevkli
zamanlar
nedeniyle
beyler, bana bir numara
dek
yakınsınız.
Birliktelik görüşmesi
ve ayrıntılı
enformasyon
nedeniyle
rica ederim
bizleri
arayınız.telefon numarası:
Daha çox

Kanser hastaları da çocuk sahibi olabilecek

artık kanser hastalarının da üreme sağlığı samsun eskort muhafaza
altına alınıyor . üreme tıbbı alanında önde gelecek
bilim insanlarından prof. Dr. Mustafa Bahçeci önderliğinde, bu alanda çalışan bir grup hekim ve hijenik
çalışanları gönüllüleri tarafından 29 Mayıs 2012 tarihinde kurulan üreme Sağlığını Muhafaza
Derneği (ürsak)
, çocuk sahibi bulunmak
arzusunda olan
kanser hastalarına servis
etmeyi hedefliyor. Kanser hastalarının üreme sağlığının korunması dair
başlıca
hijenik
çalışanlarının bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi, kanser tedavisi görecek hastaların sağaltma
öncesi bilinçlendirilmesi, yönlendirilmesi ve gerekli tıbbi yardımın yapılmasını amaçlayan ürsak, ihtiyaç sahibi olduğunu belgeleyenlere ise dernek tarafından tedavinin karşılanması imkanını sağlayacak. kanser hastalarının üreme sağlığının korunması sebep
önemli?
dünyada ve Türkiye’de kanser olguları hızla artıyor. Kanser görülme yaşı da hızla düştüğü nedeniyle
bu hastalık, üreme dönemindeki coklu
insanı etkiler nur
geldi. “kanser, doğası gereği tedavisi ertelenemez bir önceliğe sahiptir” diyen Prof. Mustafa Bahçeci, bu amaçla kurulan
kemoterapi ve radyoterapi benzer
ağır tedavilerin üreme ile interesan
hücre ve sistemleri olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Kanser tedavileri kalıcı gibi
kısırlığa sebep
olsa dahi
üreme sağlığını muhafaza
seçeneklerinin kanser sonrasında çocuk sahibi olabilmek nedeniyle
kocaman
umutlar sağladığını söyleyen Prof. Bahçeci, “kanser hastaları, doğurganlıklarını korumak nedeniyle
hayli
küçük
bir vakit
dilimine sahiptir ve hastalar nedeniyle
bu vakit
hayli
önemlidir. Mesela
fazlası
hasta ameliyat ile sağaltma
ortasında
sadece 2 ila 6 haftalık boşluğa sahiptir. Bu boşluk üreme sağlığını korumak nedeniyle
uygundur” dedi. kanser hastası nasıl çocuk sahibi oluyor?kanser teşhisi konulan ve üreme çağında olan hastaların, embriyo dondurma yöntemiyle çocuk sahibi olması sağlanabiliyor. ürsak kurucu üyelerinden, Hatun
Hastalıkları ve Doğurma
Uzmanı doç. ümit Göktolga, kanser hastalığına yakalanan kişilere uygulanan embriyo dondurma ve tüp bebek tedavisini şöyle açıkladı: “kanser teşhisi konulan hastanın tüp bebek tedavisine başlanması nedeniyle
2 ila 6 haftalık bir vakiti
var. O dönemde tüp bebek tedavisi sırasında uygulanan ilaçların, yumurtalıkların çalışması göre
kurulan
gündelik
iğnelerin kanser hastalığının ilerlemesine, tedaviye olumsuz etkiye sebep
olup olmayacağı araya
çıkarılıyor. Amaç, tüp bebek göre
yapılacak tedavinin hatta
daha sonra
kanser göre
uygulanacak tedaviye olumsuz etki bırakmaması. Hanım
hasta, tane
dönemindeyken yumurtlama uyarısı tedavisi yapılıyor. Henüz
daha sonra
kadından yumurta, erkekten de sperm alınarak laboratuvar ortamında embriyo elde ediliyor ve embriyo dondurma işlemi gerçekleştiriliyor. Embriyo bir kere dondurulduktan daha sonra
ne dek
müddet
saklandığının önemi yok. Yıllarca da bekletilebilir. Kanser tedavisi bittikten daha sonra
embriyo transferi nedeniyle
rahim içi razı
nur
getiriliyor ve dondurulmuş embriyo çözülerek rahme yerleştiriliyor.”kanseri yendi, şu an
ikizleri var
doç. ümit Göktolga'nın anlattığı yöntemle çocuk hasretini gideren bir çiftin öyküsü şöyle: nergis Karapınar (35) yedi aylık evliyken lenf bezi kanseri olduğunu öğrendi. Kanser tedavisine başlamadan bir geceyarı
evvel
embriyo dondurma işlemiyle üreme sağlığı muhafaza
altına aldı. Aradan tam dört yıl geçti, Karapınar kanseri yendi, tüp bebek tedavisine kaldığı yerden takip
etti. 26 gün evvel
Lina ve Liya isimlerindeki ikiz bebeklerini dünyaya getirdi.ona sağaltma
sürecinde destek olan eşi recep Mustafa Karapınar (35), “eşinin kanser hastası olduğunu öğrenip hiçbirzaman
çocuk sahibi olmayacağını düşünerek boşanan çiftler var. ürsak hesabında
bu boşanmaların ortadan kalkacağını düşünüyorum” dedi. yumurta dondurma işlemi nedeniyle
yasal evlenme
şartı
sağlık Bakanlığı’nın 2010 senesinde
çıkardığı üremeye Hizmetçi
Tedaviler Yönetmeliği
çerçevesinde sağaltma
uygulandığını, şuna
nazaran
embriyo dondurma işleminin yalnız
yasal evli çiftlere uygulanabildiğini söyleyen Doç. Göktolga Pudra.com'a hususi
açıklamasında, “çocukluk çağı kanserlerinde ileriki dönemde çocuk sahibi olunabilmesi nedeniyle
sperm ya da yumurta dondurulabiliyor. Lakin
hastalık hali dışında, evlenmeyi düşünmediği ya da geç evlenme
düşündüğü göre
bekar bayanların
yumurtaları ya da yumurtalık dokuları yönetmelik gereği dondurulamıyor” şeklinde konuştu.Daha çox

16 yaşındaki dahiden üçüncü roman

14 yaşım var
yazdığı “gölgedeki Işıklar” adlı romanı ile “türkiye’nin en çıtır
escort samsun roman yazarı unvanına malik
olan Rana Demiriz, 2011 yılının başında serinin ikinci romanı “yüzleşme”yi çıkarmasının ardından, şu an
üçüncü romanı “donmuş Ateş”i tamamlayarak 16 yaş
üç roman yayınlayan en delikanlı
yazar gibi
oldu. Fantastik romanlarından birleşen
“gölgedeki Işıklar” serisinin ilk kitabıyla üstün bir başarı sağlayan Demiriz, gösterdiği bu başarından ötür
T.c. Başbakanlık dahil coklu
kamu kuruluşu tarafından da ödüllendirilmişti. Toplam 1150 sayfa ve 65 bölümden birleşen
3 kitaplık bu seri başarısının bir tesadüf olmadığını kanıtladı. Delikanlı
yazar, şimdiden serinin dördüncü kitabına başlayarak, gelecekte saygın yazarlar arasına gireceğinin sinyalini veriyor.romanını resme döktüdoğa Koleji’nin ev sahipliğini yaptığı, dünyanın en kocaman
gençlik forumu, Idea 2011 Youth Forum’da yaptığı moderatörlük sonucunda herkesin hayranlığını kazanan ve Birleşmiş Milletler Destekli Idea tarafından “dahi Türk” unvanı verilen Demiriz, yalnız
edebiyat değil, sanatın eksiksiz
dallarında başarışını gözler önüne seriyor. Plastik sanatlar, resim, fotoğraf kadar
pek hayli
sanat dalında yetenekli olan çıtır
yazar, son kitabı "donmuş Ateş" göre
kurguladığı sahneleri resimlere dökerek ilk sergisini açıyor. Ataşehir Doğa Koleji’nin Sanat Sokağı’nda 15 Aralık Perşembe zamanı
açılacak olan sergide, Demiriz benzer
anda
son kitabını da imzalayacak. Sergi, 24 Aralık 2011 tarihine kadar ziyaret edilebilecek. Delikanlı
yazara destek
eğitimine, yazarlık ve sanat anlayışına fazla
şeyler katacağına inandığı Doğa Koleji’nde takip
yapan
Demiriz'i okulu kocaman
destek sunuyor. Doğa Koleji, akademik, sanatsal ve sportif alanda üstün başarı belirten
öğrencilerin eğitimine verdiği destekle pek fazla
sanat ve oyun
insanını Türkiye’ye kazandırıyor. Türkiye’nin delikanlı
ve dahi beyinlerine sunduğu imkanlarla öğrencilerinin yeteneklerini keşfeden ve onlara destek olan kurum her alanda kelime
söyleyebilecek, nitelikli, hayata ve doğaya karşısında
sorumlu, özverili, özgüveni yüksek, sanatsal ve sportif alanlarda yetkin bir nesil yetiştiriyor.Daha çox

Keyifli Trakya gezisi: Lüleburgaz

geçen yazılarımızda komşu Yunanistan’ın bize yakın bölgelerinde dolaştık, Dedeağaç’tan terme escort ipek kenti Soufli’ye, oradan da Türkiye’ye döndük . Ne yalan söyleyeyim, aklım oralarda kaldı. Geçtiğimiz hafta sonu da oraların niyetine gene
Samsun’dan Trakya’ya yola çıktık, lakin
bu kez komşuya gitmek nedeniyle
değil, Trakya’nın az miktar
da bizim taraflarının keyfine varmak için. şu meşhur Tem yolu inşa edilmeden evvel
yollar Trakya’da kentlerden kasabalardan geçerdi, ticari bir canlanma olurdu. şu an
ise bir dönemlerin yol üstü kentleri otoyolun gölgesinde, bir dönemlerin canlılığını arar durumda ama yine de
sakin ve huzurlu bir yaşam sürmekteler. Samsun ve Roma arasındaki köprü: Lüleburgaztrakya yolculuğumuzun ilk durağı Lüleburgaz oluyor. Lüleburgaz tarihte ilk kez karşımıza Arcadiapolis gibi
çıkıyor. Hala
önceki yazılarda birazcık
etimoloji yaptık, hatırlarsınız; polis, kent demek. Arcadiapolis de bu manada
Arcadia kenti anlamına geliyor. Ismin hikayesi Ms. 4. yüzyıl sonlarına uzanıyor. Lise tarih derslerinden herkesin malumu olduğu üzere 395 yılında, 1. Teodosius sanarak
anılan Roma Imparatoru, imparatorluğu kesin gibi
ikiye bölme ve onu iki oğlu arasına
paylaştırma kararı alıyor. şuna
nazaran
iki oğuldan birisi
Honorius Batı’nın hükümdarı, kardeşi Arcadius da Doğu’nun imparatoru oluyor. Böylelikle
atası Hadrianus’un üç surat
yıl evvel
günümüzde Edirne’ye dönüşen, o zamanlar Hadrianopolis sanarak
adlandırılan kentin arkasından
ikinci imparatorluk kenti kurulmuş oluyor. Arcadiapolis, demek ki
Lüleburgaz, bütün
Roma dönemi baştan başa
imparatorluğun iki geniş
kenti Samsun ve Roma’yı birbirine bağlayan yol üzerindeki çok güzel
konumu sonuncunda
zenginleşiyor. Otoyoldan ayrılıp kente girdiğinizde geniş
bir tarihten gelecek
bu soyluluğu adeta kentin havasından kokluyorsunuz. Lüleburgaz’ın tam esas
bir 16. yüzyıl yapısı olan Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi'nin de bulunduğu yer. Külliye deyip geçmeyin öyle; burası tahminen Trakya’nın en mühim
yapı grubu ve aynen 16. yüzyıl alışılmış
Osmanlı külliye mimarisi geleneğinde görüldüğü aynı
imaret, kervansaray, ilkokul, çeşme, fazla
hoş
bir arasta, demek ki
çarşıyı barındırıyor. doğrusu
benim kelime
konusu külliyenin adını duymam bundan 5 yıl evvel
Samsun’da, Tophane’de açılmış bir sergiye dayanmakta. Serginin sıradan
"mimar Sinan Samsun’da Palladio’yu ağırlıyor" idi. Mimar Sinan’ın hayatındaki bu mühim
kişi ve onun bizim kocaman
mimarımız ile olan ilişkisi ılgili
yazacağım yazıyı savayı
bir zamana bırakarak o sergide ilk kez Mimar Sinan’ın bu eseri ile çağdaşı meşhur
Rönesans mimarı Andrea Palladio’nun Venedik’te inşa etmiş olduğu yapıların bazılarının benzerliğine özen
çekildiğini hatırlatmak isterim. Nereden nereye? Italyan rönesansından Lüleburgaz’a etkileşim. şehirde meydanlar epeyce
iri
bir ehemmiyet
taşıyor
Osmanlı bizim tersimize kentlerde meydan açmayı, insanların huzur bulacağı meydan ve parklar oluşturmayı pek önemsemiş. Ne dersiniz, aksi halde
başkalarının torunları mıyız da kendimizi Osmanlı torunu sanarak
kandırıyoruz? Caminin önündeki meydan, bu pazar sabahında birçok
sakin, kıraathanelerde keyif kahvelerini yudumlayanlarla dolu yalnızca. Meydanda kanımca yalnızca Türk milletinin özelliği olan tanımadığı insana uzun uzun bakma geleneğinin bir parçası olan bakışlar aşağıda
bir tur attıktan daha sonra
biz de erken
kahvemizi yudumlamak üzere bir köşeye oturuyoruz. Bundan sonra
öğle vakti yaklaşmış, karnımız da azıcık
acıkmış, meydanda kurulan
iki seyyar kokoreççiyi görünce Beyoğlu çocuğu olmamızın da etkisiyle Lüleburgaz kokoreci nasıl ola ki diyerek bir çeyrek ekmek arası götürüyoruz. Bu altlık tabii, hemen
gözümüzü meşhur
bir tüketmek
yazarı üstadımızın da fazla
evvel
bir gazetede önerdiği köfteciye dikiyor, gidip oturuyoruz. Basit, temiz, küçücük bir mekan burası. Adı, Dostlar Köftecisi. Sahibi sonradan mühendis olduğunu öğrendiğimiz akça pakça efendi bir bey. Lüleburgazlı olan Galatasaray Lisesi’ndeki düzen
arkadaşımın kapı komşusu ve çocukluk arkadaşı olması kendisine olan sempatimizi artırıyor. Geleneksel ürünlerimiz yok olmanın eşiğindemasamıza birazcık
hayli
pişmiş olsa da ayrıca
yumuşak
koyun eti koksa da son kalite
keyifle mideye indirdiğimiz köfteler geliyor, yanında da enfes bir yoğurt. Ayrıca
Samsun’dan arabayla çıkarken yol arkadaşıma Silivri’nin yoğurdunun en azından bizim küçüklüğümüzde meşhur
olduğundan kelime
etmiştim, o da bana "uydurma, o Silivri’nin değil Silifke’nin yoğurdu" demişti. Lüleburgaz’da bu konuyu köfteci kardeşimize doğrulatıyor ve arkadaşımı cahillikle eleştiriyorum. Köfteci dostumuz yoğurt geleneğinin daha çok
Silivri’den batıya doğru, Kırklareli’ye kaydığını ekliyor. Yakında da herhalde Türkiye’den çıkar gider, böylelikle
bir gelenekten fazla
kurtulmuş olur, kolay
ederiz. Nasılsa umurumuzda değil! tüm
geleneksel ürünlerimiz yok olma yolunda hızla ilerliyor. Hem sonunda
ihtiyaç
20 yıldan çok
süredir "yaourt Bulgare", demek ki
Bulgar Yoğurdu sanarak
kafamı şişiren ve sabırla "non, Yaourt Turc", demek ki
"hayır, Türk Yoğurdu" sanarak
yanıtladığım Fransız dostlarımız haklı çıkar hem de Amerikan televizyonunda yaptığı programlarında "greek Yoghourt" sanarak
reklam yapan, babası Kapadokya’nin eskimiş
başkenti Kayseri’den göçmüş olması yüzünden
kısmi hemşerim olan meşhur
Türk doktorumuza hala
az sinirleniriz. Fena mı? Köfteci dostumuzla yaptığımız sohbette ona kentin mutfak geleneği ve zenginliğini sorduğumuzda, iri
ölçüde köftenin ve Edirne’den de tanıdığımız ciğer ve ciğer dolması olarak
yemeklerin var olduğunu öğreniyoruz. Düzen
tatlıya geldiğinde "hayrabolu" geliyor. Trakyalı dostlarımızın deyimiyle "ayrabolu be!" Hayrabolu tatlısı, bizim Kemalpaşa sanarak
tanıdığımız tatlının henüz
kocaman
ve henüz
lezzetli olanı. Umarız akıbeti, kalitesini iri
ölçüde yitirmiş Kemalpaşa kadar
olmaz. Türkiye’de tüketmek
sonrasının olmazsa olmazı çayımızı içip mekandan ve Lüleburgaz’dan ayrılıyoruz. Eceabat'ta satır et ve ciğer dolması nefisburalara dek
gelmişken bir çanakkale Boğazı havası almadan imkansız
diyor, Gelibolu yarımadasının en ucuna, Eceabat’a dek
uzanalım diyoruz. Hava karardıktan daha sonra
Eceabat yakınlarındaki Kum Hotel’e varıyoruz. Burası tam da bizim çocukluğumuzdaki deniz kenarı aile otellerine benzeyen bir yer. Mütevazı ama son sınıf
düzgün bir yer. Bilmeyenlere gelecek yaz nedeniyle
katiyen
önerilir. Dönüş yolunda Keşan'dan geçerken bu kez bir özge
tüketmek
yazarının notlarına gözümüz takılıyor ve tam Samsun yoluna girmişken eks
yöndeki çamlıbel Restaurant nedeniyle
üç kilometre dek
ileriden arka
dönüş yapıyoruz. Iyi ki de yapıyoruz. Köfteler, satır et, ciğer dolması enfes. Dönüşümüz göre
nefis bir son tat oluyor. Aklımız ve gastronomik zekamız da Trakya’da kalarak kocaman kentimize dönüyoruz.Daha çox

Megan Fox ikinci kez hamile

güzelliğiyle her
dünyayı kendisine hayran bırakan isimlerden birisi
olan Megan Fox samsun eskort bayan ve eşi Brian Austin Green, ikinci bebeklerini beklediklerini duyurdu . Hamilelik haberini doğrulayan Fox’un menajeri Leslie Sloane Zelnick, New York Post’a yaptığı açıklamada, “megan’ın, kocası Brian ile beraberinde
ikinci çocuğunu beklediğini teyit edebilirim, çift hayli
mutlu” dedi. “teenage Mutant Ninja Turtles” isimli filmin çekimleriyle meşgul olan Fox’un hamileliğinin çabuk
safhalarda olduğu ve dolayısıyla setteki görevini
etkilemediği belirtildi. önceki dönemlerde yaptığı bir açıklamada bir çocuk fazla
istediyini
işaret yapan
Fox, “benim nedeniyle
esas tatmin, oğlumla beraberinde
olmak. Bütün
hayatım baştan başa
tek etmek
istediğim bir bebek sahibi olmaktı, ve şu an
şunu
yaptım. Noah’a verebildiğim dek
kendimi göstermek
istiyorum. Hem de
yine de
çok
çocuk sahibi bulunmak
istiyorum. Gönlümde olan bu” demişti. 2010 senesinde
evlenen Fox ve Green’in, Noah isminde 10 aylık bir oğulları bulunuyor.Daha çox

Ünlü tasarımcı Erdem Moralıoğlu'nu yakından tanıyalım

güzide Yülek'in meşhur
tasarımcı Erdem Moralıoğlu ile yaptığı ve samsun escort Hürriyet Look'ta yayınlanan röportajı hayli
sevdik . Pudra.com gibi
Erdem Moralıoğlu'nu yakından tanımamızı sağlayan bu röportajı sizlerle
paylaşmak istedik. Adını verdiği markasının geçmişi doğrusu
fazla
eskimiş
değil, yalnız
altı yıl öncesine dayanıyor. Lakin
onun ayrımlı
olduğunu keşfetmesi, hanımların
da şunu
anlaması hayli
uzun sürmemiş. Türk bir baba ile Ingiliz bir annenin oğlu gibi
dünyaya gelecek
Erdem Moralıoğlu, bir yanıyla Kanadalı, öteki
yanıyla Türk, bir tarafıyla Ingiliz… üç ülkenin de onun göre
diger
bir önemi var. Erdem, bugün Hollywood aktristlerinin, first lady’lerin, kraliyet ailesinin seçenek
ettiği ilk isimler arasında. Modanın duygulu
prensi ile gerçekleştirdiğimiz röportajda şöhretle ilgilenmediğini, güçlü, kendinden emniyetli
ve nefis
hatunları
giydirmeyi sevdiğini öğrendik. Dahası röportajımızda…-tasarım yapmaya başladığınız ilk günden bugüne değin hazırladığınız koleksiyonlarda sizleri
siz gören
asıl nokta nedir?
modern ama el yapımı parçaları tasarlama fikrini seviyorum; el yapımı dantel ya da nakış gibi. Bilhassa
modern ve eskiyi bir arada kazara buluşturan kombinasyonlara bayılıyorum.-koleksiyonunuza son dokunuşu ne ile koyarsınız?tasarımlarımın hakiki
kadınlar üstünde
ömür
bulmasını seviyorum.-erdem hatunu
çiçekli de giyse, kelebekli de hep hüzünlü görünüyor, neden?
drama fikrinden hoşlanıyorum.-erkek çocukları göre
“anne”, hayatlarında mühim
bir “idol”. Sadece
bayan
stili
ve yaratıcılık kelime
konusu olduğunda bey
modacılar ilhamı genelde annelerinden ya da en yakınındaki kadınlardan alıyorlar. Erkeklerin
hayalinizdeki Erdem kadını, anneniz mi?
bir ilham perim yok. Annem modaya olan merakımı desteklerdi ama
tıpkı annem olarak
güçlü, bağımsız ve feminen Erdem hatunu
nedeniyle
tasarım yapıyorum.-gözlerinizi yumduğunuzda annenizi ve babanızı hangi fotoğraf karesi gibi
hatırlıyorsunuz. Neredeler, üzerlerinde neler var, ne ton
vs.
onları mutfakta bize tüketmek
yaparken hatırlıyorum.-yanlarında staj yaptığınız Diane Von Furstenberg ve Vivienne Westwood’dan hiçbirzaman
etkilenmemeyi nasıl başardınız? ,
erkeklerin
fırfırlı, dantelli, ipekli, satenli tarzınız Furstenberg dek
minimal, Westwood dek
deli
ve fütiristik tasarımlardan fazla
uzak?
her tasarımcı şahsi
stiline sahiptir; her ikisinden de fazla
ne
öğrendim ama
hep
şahsıma
özgü bir tarzım vardı. -sizin tasarımlarınız bayanların
gözünde istek
nesnesi, ya erkeklerin
gözünüzde?
kıyafet, onu giyenin bir uzantısıdır. Tasarımlarım şahsi
ritmine gore hareket yapan
güçlü, bağımsız hatunu
temsil ediyor.-bir yanınız Türk, bir yanınız Ingiliz, bir tarafınızla da Kanadalısınız. Biz Türkler basında bahsederken sizlerden
Türk asıllı, Ingilizler de Ingiliz gibi
yazıyor. Kanada’da yetişip büyüdüğünüz nedeniyle
de Kanada sizlerle
gurur duyuyor. öyleyse
siz kendini
nereye ait hissediyorsunuz?
her birinin benim göre
diger
bir yeri vardır. Türkiye benim kökenim, Kanada çocukluğum, Londra ise tasarımcı bulunduqum
yer ve evim.- Türkiye’yi ne dek
ve nasıl tanıyorsunuz? Mesela
babanız sizi
Türkiye’yi nasıl anlatırdı ya da anlatır mıydı? Türkiye’yi ne dek
tanıyorsunuz?
türkiye’nin kültürü hayli
renkli. çocukluk dönemlerimde Samsun ve Türkiye’nin doğusundaki akrabalarımıza yaptığımız ziyaretler olurdu. Hayli
spesiyal
hissederdim. Türkiye’ye uzun zamandır gelmiyorum ama
tabii ki ailem orada yaşadığı göre
bağlarım kopmadı.-moda dünyası, eleştirmenler sizi
pek hayli
tanımlamalar yakıştırıyor. Mesela
“londra’nın Christian Lacroix’ı” gibi… Bu hoşunuza gidiyor mu? Erkeklerin
kendinize yakıştırdığınız bir tanım var mı? Sizce Londra’nın değil tip
dünyasının Lacroix’ı ne vakit
olursunuz? Sana
bu sıfatı ne vakit
yakıştıracaklarını düşünüyorsunuz?
tanımlamalarla ilgilenmiyorum. Ama
Christian Lacroix ile karşılaştırılmak tabii ki tam
bir iltifat.-tasarımlarınızla ödüller de aldınız. Kazanmak istediğiniz, gönlünüzden geçen asıl ödül nedir?işiniz göre
ihtiram
görmek harika. şu an bulunduqum
yerden gerçekten
memnunum.-kadın tasarımcı mı, bey
tasarımcı mı hanımların
dilinden yine de
iyi anlıyor?
bu hayli
zor bir soru. Tasarımcıya ve kadına bağlı.-dünyanın pek hayli
yönünde
coklu
tasarımcı var. Hepsinin de hedefi tabii ki dünyaca meşhur
bir tasarımcı olmak. Siz, 7 yaş
ilk tasarımınızı yaptığınızda bu düşleri kurar mıydınız?
asla meşhur
olmayı önemsemiyordum. mühim
olan her dönem
kıyafetlerdi. Tip
tasarımcılığı bildiğim tek şey.-bugün dünyaca ünlü, hakkından övgüyle bahsedilen bir tasarımcı gibi
şöhreti, hangi tasarıma benzetirsiniz?
gerçekten şöhretle ilgilenmiyorum.-sizin elbiselerinizi Hollywood’un ışıltılı yıldızları da giyiyor, siyaset benzer
ağırbaşlı
bir arenanın dünyaca meşhur
kimliği de. Bir tarafta ışıltılı bir dünya, öteki
yanda sert kuralların olduğu politika aynı
bir alandaki kadınlar tasarımlarınızda hangi noktada buluşuyor ki sizleri
seçiyorlar?
bu bayanların
tümünde Erdem kadınlarının özellikleri görülüyor; güçlü, havalı
ve kendinden emin.-ödüllü bir modacısınız evet, yetenekli ve yaratıcısınız şuna
da evet. Ama meşhur
bulunmak
hele de dünyaca meşhur
bulunmak
diger
bir case. Keira Knightley, Gwyneth Paltrow ya da Michelle Obama, dünyanın gözünün üstünde
olduğu meşhur
xanim
isimler erkeklerin
tasarımlarınızı giymeseydi gene
de bu dek
meşhur
bir tasarımcı olacağınızı düşünür müydünüz? Bu meşhur
isimlerin erkeklerin
şöhretinizde ne dek
payı olduğunu düşünüyorsunuz?
bu kişilerin kıyafetlerini seçmeleri gururumu okşuyor. ,
hepsi fazla
tatlı
kadınlar.-bir tasarımcı-modacı gibi
kırmızı halının olmazsa imkansız
stil
kuralları sizce nedir? Zaten
siyasetçi bir xanim
ya da first lady sizce nasıl giyinmeli?
kendinden güvenli
olan herkesin giyinmesi gerektiği gibi.- Siz hatunları
giydiriyorsunuz ama beyleri
kim giydiriyor? Gündelik
ve spesiyal
günler nedeniyle
nerelerden alışveriş eder, kimlerden giyinirsiniz? En fazla
ziyaret yaptığınız
mağazalar hangileri? Kendinize en hayli
ne satın alırsınız?
yves-saint Laurent’i beğeniyorum. Başka
gözlerim hayli
bozuk olduğu göre
hep
Cutler and Gross gözlüklerimi takarım.-dekorasyona ilginiz var mı? Evinizin ya da yaşadığınız mekanın, çalışma ortamınızın dekorasyonu nasıl? Içinizi rahatlatan, huzur verici
objeler neler?
birçok herneyi
biriktiriyorum ama bilhassa
kitaplara tapıyorum. Onlar bizleri
kolay
ve mesut
hissettiriyor.-vintage, street fashion, fast fashion ile interesan
ne düşünüyorsunuz?
hiç bir ne
düşünmüyorum.-sizce giyinmek mi zor, soyunmak mı?kimin nedeniyle
giyindiğiniz ve kimin göre
soyunduğunuza bağlı.güzide YülekDaha çox